26 Eylül 2011 Pazartesi




Son bir aydır o kadar çok kitap okudum ki kendi rekorumu kırdım sanırım. Evde başka dışarıda başka bir kitabı okuyunca ister istemez kafam karışıyor ben kimim demeye başlıyorum. Sanki romanlardaki sahneler gerçek hayatıma inmiş gibi kimi zaman Lolly oluyorum, dağ evinde fırtına ile uğraşıp kötü adamlardan kurtulmaya çalışıyorum. Kimi zaman soluklanıp Ayşe Kulin gibi çeyrek asırlık geçmişimi gözden geçirip muhasebeye oturuyorum. Ve hesabın içinden çıkamadığım zamanlar “Ölü Zaman Hikayesi”ndeki Tarık oluyorum. Onun gibi hafızamı kaybetmiş olmaya aslında ne kadar ihtiyacım olduğunu hissediyorum.
Ben aslında yazarları hep kıskandım. Bir hayatı bir başkasına anlatmayı beceremeyenlerdenim. Fıkra bile anlatamam. Sadece AN’larımı anlatmaya çalışırım kendimce. Zihnim yetmez sayfalarca yaşanmışlıkları yazmaya yada hayalleri kurgulayarak aktarmaya.Yani ben bu konuda çok beceriksizim.
Kimileri vardır hem hikayeler yazar, hem şiirler hatta ve hatta besteler yaparlar. Utanmasalar alıp fırçayı ellerine ressamlık da yapacaklar. İşte on parmağında on marifet dedikleri ,Allahın yaratırken her türlü meslek baharatını karıştırdığı kişiler bunlar. Torpilliler, İdolümsünüz belki bir gün bende………..diye başlayan bir cümle kurmayacağım merak etmeyin.O kadar da haddimizi biliyoruz yani.

12 Eylül 2011 Pazartesi




Herşeyin üstüne geldiği falan yok !!


Sadece senin çok üstüne düştüğün şeyler var.


A.Huxley