5 Temmuz 2012 Perşembe

Kendimi bildim bileli yağmuru severim.Hüzünlerimi yıkarım yağmurda hep.Keşkelerimi bırakırım yol kenarından akıp giden suya.Arınırım her bir damlada, sesiyle huzur bulurum.Ben doğduğum gün de yağıyormuydu yağmur acaba? Ortak bir yanımız olmalı bu yağmurlarla.Yoksa boşa değil benim bu yağmurlu havalarda kendimden geçişim, bir yandan huzur bulup bir yandan hüzünlenişim.
Fonda sevdiğim şarkım, elimde taze çekilmiş kahvem ve bir sigara sıkıştırmışım ki parmaklarımın arasına çözebilene aşk olsun.
Yağmur taneleri koşturup dursun penceremde, benim gökkuşağını görmeden sigaramı söndürmeye niyetim yok.

27 Haziran 2012 Çarşamba

Eski Yaşın Muhasebesi

Ben doğum günlerimde  bir yılın muhasebesini yaparım. Neydim,ne hissettim,  ne oldum diye…
Bu yıl da yine beynimi aktife, yüreğimi pasife yazdım. Hayallerimi sayım ve tesellüm fazlalarına. Korkularımı geçmiş yıllar zararlarına, kaygılarımı gelecek yıllara ait gider tahakkuklarına  ve dostlarımı özkaynaklara yazdım. Bazı şeyleri beynimle yüreğim arasında virman yaptım durdum.
Bir yıl boyunca çizdiğim yolu, bir kenara çekilip de seyrettim......
İnsan ne çabuk değişiyor.İnsanın hayatı nasıl birden farklılaşıyor.Ruhum dönem dönem ağırlaşıp hafifledi bu süreçte.Yeni yaşıma bazı şeylerin farkına vararak başlıyorum.Hayatı akışına bırakıp dolu dolu yaşamak istiyorum.Neyzen Tevfik’in de dediği gibi
"Hayat, çatlak bardaktaki suya benzer. İçsen de tükenir içmesen de. Bu yüzden hayattan tat almaya bak. Çünkü yaşasan da bitecek yaşamasan da…"

14 Haziran 2012 Perşembe

Yine ihmal ettim blogumu.Şu sıralar neleri ihmal etmedim ki.Bu süreçte kaprislerime boyun eğen, yanımda olduğunu her an hissettirenlere teşekkür ediyorum.Çok az kaldı bekliyorum.Ya güneş doğacak yada yağmurlar bastıracak ve hiç bir şeye dayanamayacağını sanan ben her iki durumda da gerekeni layıkıyla yapacağım.





Bazen çok konuşmak, yazmak yerine şu kadarcık bir şiir bile yeter duyguları anlatmaya. Buyrun;



Beklenen


Ne hasta bekler sabahı,

Ne taze ölüyü mezar.

Ne de şeytan, bir günahı,

Seni beklediğim kadar.



Geçti istemem gelmeni,

Yokluğunda buldum seni;

Bırak vehmimde gölgeni,

Gelme, artık neye yarar?



Necip Fazıl Kısakürek





18 Mayıs 2012 Cuma

İncir Kuşları

Yeni kitabım İncir Kuşları.Bosna savaşı sırasında yaşanan aşkı ve insanlık dramını anlatan, bir gecede okunup bitirilebilecek kalınlıkta bir kitap.Anlatım akıcı ve okuyanı yormuyor.Yarıladım sayılır kitabı.
Ve  okumak bir türlü kısmet olmayan "Masumiyet Müzesi"ne diktim gözümü.Bu kitap da aşk hikayesi anlatıyormuş.Ama benim merakım Orhan Pamuk'un bu kitapta bahsettiği aşkı müzeye dönüştürmüş olmasından kaynaklanıyor.Çukurcuma'da esas kızın ailesiyle yaşadığı evi müze yapmışlar.Fakat müzede sanat eserleri, tarihi heykeller yada tablolar değil,Füsun'un eşyaları, elinin dokunduğu bir kaşık, saçına taktığı firkete, ailesi ile yaşadığı evden aldığı tuzluklar, biblolar, kap kacaklar, Füsun’ un çocukluk oyuncakları, çocukluk terlikleri, yemeğe gittikleri yerlerden aldığı adisyonlar, tokaları, ayakkabıları, aksesuar ve kıyafetleri, birlikte içtikleri Meltem Gazozlarının şişeleri, mendilleri, fularları ve daha akla hayale sığmayacak bir çok parça ile oluşturulmuş bir müzeymiş.Buraya gidip oradaki aşka ve sabra şahit olmak istiyorum.Ya Siz?

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Bahar Bahane Umut Bayramı :)

Haftasonu dertlilere derman, hastalara şifa veren, bolluk ve bereket sunan, uğur ve kısmet getiren Hıdrellezi kutladık.Hemde tam tetematıyla :)
5 Mayıs Cumartesi günü Hıdrellez ateşini görmek için Sarayiçindeydim.Bir Edirneli olarak ilk defa gittiğim şenlikler biraz itiş, kakış ve hengame de olsa güzeldi.kırk çeşit ot topladım ( şifa içinmiş) .Protokol eşliğinde dev ateş yakıldı yine ordaydım :)Konserler şarkılar derken günü bitirdik amaaaaa hıdrellez henüz bitmemişti:) 6 Mayıs sabahı 5 gibi uyanıp geceden gül dibine bıraktığım karakalem dilek çalışmam ve kırmızı kurdaleyle bağlanmış 10 kuruşumu alıp Tunca nehrine gittik.

Sabah köründe davullar, zurnalar,  gelinlik giymiş kızlar 9-8 roman oynuyorlar.Sanki hiç birinin derdi yokmuş gibi ne kadar şen insanlar.
Ve Tunca Nehrine dileğimi yazılı olarak belirttim.Bakalım gerçekleeşirse buradan yazarım.





Velhasıl bir bahar daha böyle geldi ve geçiyor.Herkese mutlu baharlar , sağlıklı yıllar diliyorum.Dileklerinizin gerçek olması dileğiyle :)....

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Bugün takip ettiğim siteleri gezerken baktım ki bazı bloggerler sitelerinde çekiliş yapıyorlar. Severek takip ettiğim dolap perisiiii hediyeler hazırlamış.bende yapmak istiyorum ama önce kendisinden bu işlerin nasıl yapıldığı ile ilgili bilgi almalıyım.buyrun süslü ve pembe dünyanın çekilişine.

27 Nisan 2012 Cuma

       Yine bir dalga vurdu beni.Bir haftadır neredeyim, kimleyim farkında olmadan kayıtsız dalgın ve aptal aptal geziyordum.Uykusuz , huzursuzdum.Akşam işten çıktığım gibi hemen pijamalarımı giyip yattım.Veee 12 saat.İhtiyaç molası bile vermeden nonstop uyudum:)

       Hal böyle olunca haftanın son gününe bomba gibi başladım.Havanın kapalı olması bile etkileyemedi o her şeyden etkilenen psikolojimi.Öğlen ahmak ıslatan yağmur eşliğinde yediğim yemekte gidip geldi yine aklım, dellendim yine.Çıkarıp topuklu ayakkabıları çimlerde yürümek istedim ahmak gibi. Kendimle buluşmaya çok ihtiyacım var.Yalnız kalmak kimse tarafından aranıp sorulmamak istiyorum.Ruhum yorgun.Alıp çantamı kapatıp telefonumu çok değil sadece 2 gün Safranbolu'daki konakların birinde sultan olmak istiyorum. Duyurulurrr....

İnsan kendini bir mekana bu kadar mı ait hisseder ?

11 Nisan 2012 Çarşamba




Bugün neden bilmiyorum “Ben öldükten sonra” diye bir cümle düştü aklıma. Kim ne yapar ne düşünürdü acaba .her sabah aynı saatte koştuğum kaldırımda benim yerime kim geçerdi ? mahalle bakkalımızın koşarak girdiğim parmaklıklı arka kapısı ve koşarak çıktığım ön kapısı aynı renk mi kalırdı acaba? Gazetelerin üstüne bırakılmış kara fırın simitlerini gözüne kestiren boz kedi her sabah orda mı olurdu?


Peki ya işyeri? Hemen oturturlar mıydı yerime birini. Uzun koridorda arz-ı endam ederek çalan telefonları bastıran topuk sesimi, bol keseden dağıttım kahkahalarımı ararlar mıydı acaba? Kaç kişi iyi bilirdik derdi?



Ya ailem…..


Çocukken her gece ettiğim dua “Allahım annem babam benden önce ölmesin dayanamam, ama ben de onlarda önce ölmeyeyim yoksa çok üzülürler. Allahım aynı anda ölelim hepimiz.”




Nerden geldi aklıma bu soğuk düşünceler. Hava güneşli, penceremin hemen altında sarı çiçekler göz kırpıyor. Ölmek, ölümü düşünmek için daha erken, yaşamak için çok geç.

16 Şubat 2012 Perşembe






















Bir bardak hüzünle demlenmiş çay,

Bir dilim ağlayan kek,

Bir kaç göz yaşı kurabiyesi



Ve hüzünle kurulmuş bir sofrada demleniyorum...
















9 Şubat 2012 Perşembe





Korktuğum gün geldi çattı. 14 Şubat sevmediğim ve benim için gayet sıradan olan bir gün. Anlayamadığım şey, bu günün amacı ne? neye hizmet ediyor? Sadece çiçek, mücevherat, çikolata satışlarını patlatmaya yaramıyor mu?.Zaten ilişkilerin yozlaştığı, dün tanıdıkları insana bugün "aşkoooom" diyen pıtırcıkların olduğu bu devirde sevgiden aşktan söz etmek ne saçma. Ben sevdiğimin sevgililer gününde değil, ihtiyacım olduğunda yanımda olmasını isterim. Deliye her gün bayramsa, sevgililere de her gün sevgililer günüdür bence. Sevginin de tüketime alet edilmesine izin vermeyelim. Aşkımıza sahip çıkalım(Sosyal mesaj gibi oldu hehe).