22 Ağustos 2011 Pazartesi

Tarihi Konaklar

Tüm yaşanmışlığıyla, buram buram tarih kokan konaklar.Yıllar onları biraz yormuş olsada gizemli çekicilikleri beni de kendilerine doğru çekiyor.Dar sokaklar arasına nasıl da sığdırmışlar koskoca yaşanmışlıkları.Durup karşısında konağı dinliyorum.İçeriden gelen tahta merdiven seslerini, kuyudan çekilen suyun serinsesini dinliyorum ve biraz kaldırıma doğru atıyorum kendimi.Kimbilir belki de birfayton çekiliverecek konağın önüne.
Bahçede etrafına asma sardırılımış çardakta oturuyorum, İçime çekiyorum ferah tarihi,tarih akıyor içime.Kimler girip çıktı Çift kanatlı kocaman giriş kapısından, kimler neleri izledi büyük pencerelerden.Ne sorunlar yaşandı ne kararlar alındı kimbilir koca konakta.Hanımları ne nakışlar işledi gergefte,kızlarına nasıl çeyiz sandıkları döşedi.Düşündükçe tarihe dalıyor naftalin kokusu alıyor insan.Bu konakları ve içinde yaşanılanları düşünerek yaşanmışlıklar yaşatmak adına apartman dairemin yolunu tutuyorum cebimde asma yaprağıyla.

19 Ağustos 2011 Cuma

NOSTALJİK SAAT!!!


Tam bulmacalık oldu başlık 16 harf 2 kelime?evet doğru tahmin ettiniz ramazan davulcusu:) saat şuan 02:40 uzaktan hoş bir ses geliyor.Bakıyorum pencereden gittikçe nahoşlaşıyor.Hakikatten 11 ayda bir de yapılsa zor bir meslek.Gecenin bir yarısı kalk tenha sokaklarda en az 106 desibel(araştırdım) ile kendi kendine gez.Acaba kulakları için bir önlem alıyorlar mı diye merak edip ufak bir araştırma yaptım.Kulaklarına birşeyler tıkayıp tıkamadıklarını öğrenemesem de şöyle bir bilgi dikkatimi çekti ;müzik enstrümanları da en az delme makineleri ve elektrikli testereler kadar işitme kaybına neden olma potansiyeline sahiplermiş.Fakat İlginçtir ki, dinleyicilerin bir sesi gürültüden ziyade “hoş bir müzik” olarak algılaması halinde, işitme kaybının boyutu çok ciddi düzeylerde olmayabilirmiş.Hey beyin daha keşfedemediğimiz nelerin var.Noltaljik saat ramazan davulcusundan yola çıkıp, beynin bilimselliği ile nasıl konudan uzaklaştım ben de anlayamadım.Neyse sanırım uykum geldi.Yoksa bu bana beynimin bir oyunumu :)) iyi geceler...

2 Ağustos 2011 Salı

İşte poz dediğin böyle verilir :)




Tanıştırayım bu bizim köpeğimiz Karayaka.O kadar akıllı bir köpek ki anlatamam.Sabahları acıkınca pencereye patisiyle vuruyor.Hadi keyif yapmayın açım der gibi :)Her yerde refakat ediyor bize.Bizim tarafımızdan eğitilmedi ama kendini geliştirdi hayvan :)Neyse neden onu gündeme getirdim çünkü Çarşamba günü köye gidiyorum yani Karayaka ile kahvaltı etmeye:)1 haftalık köy havası bana iyi gelecek.Dağ, tepe, yeşillik gezecek ve sizin için fotoğraf çekeceğim.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Dişçi Koltuğu



Binbir bahaneden sonra sonunda oturdum bu koltuğa.Hiç bir acı hissetmediğim halde ağzımın içinde gerçekleşen inşaat faaliyeti ve çıkan sesler yüzünden gözlerim doldu.Tükürük çekme kancası beni oltaya gelmiş balık psikolojisine soktu.Hemen tepemdeki ışık açılıp yüzüme bir sıcaklık vurduğunda deniz, kum, güneş düşünmeye başlasam da nafile ağzıma matkap girince zor oluyo hayal kurmak.Olmuyor işte korkuyorum ben dişçiden(diş hekiminden).Tatil de düşünsem, astral seyahat ile alışverişe de çıkmaya çalışsam olmuyor.Altımdaki koltuk sırf suni deri olduğu içinmi bu kadar terledim sanıyorsunuz.:)Bence diş hekimleri bastırılmış sadist duyguları olan insanlardır arkadaş ben bunu bilirim bunu söylerim.

Ve bence bu konuda yalnız değilim.Bekleme salonundaki insanları tek tek inceledim.Hepsinin renkleri atmış bekliyorlar sıralarını.İçerden sesleniyorlar,

....Ahmet Bey ??

....Ahmet Bey buyrun

Bekleme salonundaki tek erkek olmasına rağmen Ahmet Bey sağa sola bakıyor sanki Ahmet olma ihtimalimiz var.Git kardeşim sen de çek acını paşa paşa.Şunu anladım dişçi koltuğu insanlığın elektrikli sandalyeden sonra en çok korktuğu mobilyadır.

Velhasıl bir tane dişimi hayata döndürdük.2 dişim daha var işlem görmesi gereken.Ama ne zaman cesaretimi toplarım o tartışılır.Sağlıklı dişler diliyorum.

HaYaT FeLsEfEsİ




Basit yaşayacaksın.
Basit.
Mesela susayınca su içecek kadar basit...
Dört çıkacak, ikiyle ikiyi çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
Tek bir düğme, tek bir cümle gibi...
Sevince lafı dolandırmadan söylediğin
"seni seviyorum" gibi.
Basit bir öpücük yetecek sana...
Basit, sıcak bir öpücük;
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin,
tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
Öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını
Kabak çekirdeği verecek sana
rakamların veremediği mutluluğu
El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir
mektup olacak en değerli kağıdın
hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın.
İki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman,
ve yola çıkman arasında geçen süre;
Kısacık olacak sıcacık kollara dolanman
ve
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
bakışların bile anlatabilecek kendini.
Beklentilerin de basit olacak:
Kaf Dağı'nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz romanını;
Pankreasının sağlığına dua edeceksin
kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın
nasıl oturacağını bilemediğin sofrada,
parmakların en kıymetli çatalın.
Yine, aynı parmaklar çözecek en
karmaşık denklemleri.
İskender'in kılıcı duracak avukat
rehberinin yanında.
Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda doğru basılmış
bir fa diyezin mutluluğunu
Makyajı ilk "a" sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün.
"Bilmiyorum" diyebileceksin
bilmediğinde ve
çok normal olacak "bilemeyişin".
Tek dereden su getirmen yetecek,
bir "istemiyorum" diyebilmeye,
Ne durduğu fark etmeyecek abanın altında.
Saatin, sadece saati gösterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için
kullanacaksın,
Küçük bir not defteri olacak "bilgini"
en hızlı "sayan"
Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş
gibi
basit...Çay simit ve peynirle
Dr.Yalçın Ergir